9 Mayıs 2016 Pazartesi

Bir Anneler Günü'nün ardından

Küçükken Anneler Günü'nü çok severdim. Anneme renkli renkli, kalpli, çiçekli kartlar hazırlardım. Biraz daha büyüdükten sonra çiçekler, hediyeler alırdım. Sabah erkenden kalkar kahvaltı hazırlardım. Daha büyüyünce dışarıda kahvaltıya veya yemeğe gittik kalabalık olarak. Annem de mutlu olurdu. O da severdi Anneler Günü'nü ve az da olsa şımartılmak hoşuna giderdi.  Onsuz ilk anneler günü benim ilk anneler günümdü. Bir haftalık Demir kucağımda bütün gün ağlamıştım. Akşam Can çok önceden bilet almış olduğu önemli bir basketbol maçına gittiğinde ikimiz evde tek başımıza kalmıştık ve Demir bütün akşam hiç susmadan ağlamıştı bana eşlik ederek. Sanırım o gün küstüm bu güne. Anlamsız gelmeye başladı. Annesi olmayanları, anne olmak isteyip de olamayanları anne olanlardan daha fazla düşünmeye başladım kendim anne olsam da. Tanıdığım annelerden bazılarını aradım anneler gününü kutlamak için, ama biraz da mecburiyetten. Televizyondaki reklamlara tahammül edemedim, sosyal medyada annesiyle fotoğraf paylaşıp yazı yazanlara sinirlendim, facebooka birkaç gün girmemeye çalıştım bu paylaşımları görmemek için. Bu sene ise Demir'in okulda anneler gününü öğrenmesi ve kutlamak için heveslenmesiyle gardım düştü biraz.

Geçen hafta pazartesi akşamı Demir babası eve gelince onunla bir konuşma yapması gerektiğini söyledi. Neyle ilgili konuşacaklarını sorduğumda 'anneler günü' cevabını almak beni şaşırttı.  Babası gelir gelmez onunla konuşma yapması gerektiğini ona da söyleyip onu arka odaya götürdü. Kapıyı da kapatıp konuşmalarını yaptılar. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle çıktı odadan, anladım ki planlar hazırdı. O gün bir sempozyuma katılmam gerekiyordu. Sempozyumdan sonra da yemek vardı. Bu yüzden sabahtan kahvaltı etmeye gittik birlikte (Can'ın annesinin evine dönmesiyle üç kişilik halimize geri dönmüştük bir gün önce). Hediyemi ve kocaman öpücüğümü aldım. Erkenden gittiğimiz restorandan etraf çocukları ve torunlarıyla anneler gününü kutlamaya gelmiş annem yaşlarındaki teyzelerle dolup gözlerimi fazla yaşartmadan erkenden kalktık. Ben sempozyuma gittim. Can ile Demir de önce tiyatroya, sonra mantıcıya, oradan teyzelere, ardından Migros'a ve en sonra da eve gittiler. Sanırım yavaş yavaş barışacağım bu günle. Hep biraz eksik olacak olsa da.

Demir 4 yaşında

Demir artık 4 yaşında, bir yaş daha büyüyüverdi. Bu doğum gününü öncekilerden farklı olarak iki defa kutladı. İlk kutlamasını okulda arkadaşları ve öğretmenleriyle yaptı.  Günler öncesinden pastasını ve süslerini seçti ve hevesle partisini beklemeye başladı. Partisinde başına tacını takmış, kral koltuğu gibi bir koltuğa kurulmuş, arkadaşlarının onun için yaptığı resimleri kabul etmiş, öğretmenleriyle yarış pisti şeklindeki pastasını kesmiş, hep birlikte keyifle yemişler ve bol bol dans etmişler. Aileleri doğum günü partisine almadıkları için biz bunları okulda çekilen fotoğraflardan ve Demir'in anlattıklarından öğrenebildik. Birkaç gün sonra da evde kendi kutlamamızı yaptık. Demir bu doğum günü için de başka süsler seçmişti. Babasıyla bir güzel evi süslediler. Babaannesi zaten bizdeydi; Hasan dedesi, Lemi dedesi, İlser teyzesi, büyük ve küçük dayısı ve büyük yengesi geldiler. Demir hediyelerini açtı, geçen seneki doğum gününde olduğu gibi kimseyle fotoğraf çektirmek istemedi. Pastasını benimle üfledi ve afiyetle yedi. Ailemiz tam olarak bir araya gelememiş olsa da güzel bir anı olarak kaydettik bu doğum gününü de belleklerimize. Demir de artık dört yaşında olduğunu söylemeye başladı bir yaş daha büyümüş olmanın onda hissettirdiği gururla.

2 Mayıs 2016 Pazartesi

Dört kişilik hayat

Okulda aile konusunu konuştukları zaman Demir bizim evdeki kişi sayısı ile arkadaşlarının evlerindeki kişi sayısını karşılaştırıp kim daha kalabalık bir aileye sahipmiş diye hesaplamalar yapıyordu. Bizim üç kişilik ailemiz ona küçük geliyordu, daha kalabalık bir aile istiyordu. Yaklaşık bir ay önce istediği oldu ve biz evde dört kişi olduk. Can'ın annesi geçirdiği bypass ameliyatı sonrasında bizde kalmaya başladı iyileşme sürecini geçirmek için. Demir başlarda bu durumu yadırgadı biraz. Sonra alıştı. Biz de onun alışabilmesi için onun düzenini çok değiştirmemeye çalıştık, ama tabii evde bazı şeyler değişti. En çok yemek alışkanlığımız değişti. Daha önceden hep mutfaktaki küçük yüksek masamızda yemeklerimizi yerken artık salonda yiyoruz. Bu da bir sofra hazırlama ritüeli oluşturdu evde. Akşam yemeklerinden önce tabakları, çatal ve kaşıkları, bazı yemekleri salona taşıyan yardımcım oldu Demir. Bu durumdan çok hoşnut. Babaannesine  de yardım ediyor bazen. Onun üflemesi gereken toplarını ona veriyor okuldan döndükten sonra, şekerini ölçmesini hatırlatıyor, suyunu götürüyor. Demir hafta sonlarında gezmeye alışık olduğu için Can'la günleri bölüşüp birimiz onunla gezerken diğerimiz babaannesiyle evde oturuyordu. Ama bu hafta sonu Can'ın yurt dışında olması gerekince Demir gezemedi ve evde sıkıldıkça huysuzlandı, zor anlar yaşattı. Babaannesinin yanında bazen davranışları değişiyor. Bu durumlarda daha toleranslı olmaya çalışıyoruz. Ama her zaman başarılı olamıyoruz ne yazık ki,  ve de çok zorlanıyoruz. Ama genel olarak alıştık dört kişilik hayatımıza. Yakında bitecek olsa da...