3 Eylül 2016 Cumartesi

Tatil...Tatil...3

Çeşme dönüşü Demir yazlığı ve denize girmeyi seviyor diye bir gün İstanbul'da kalıp ertesi gün yazlığa gittik. Planım Hamdiye Abla tatildeyken bir hafta yazlıkta kalmak, sonra da Demir'in okuldaki oryantasyon gününden önceki gün İstanbul'a dönmekti. Yazlıkta denize girer, Ereğli'de köfte yer, bisiklete biner, Demir arkadaş edinir, ben de birkaç arkadaşımla sohbet ederim akşamları diye düşünüyordum. Hava kötü olduğu için denize gidemedik. Ve fark ettim ki denize gitmeyince yazlıkta vakit geçirmek çok zormuş. Okula hazırlık olsun diye Demir'in öğlen uykularını kaldırmaya karar verince de tüm gün Demir'i oyalamak zormuş. Demir bazen karşı komşumuz Ülkü Teyze'ye, bazen birkaç ev ileride oturan iki kardeş teyzelere gitti. Bol bol televizyon seyretti tüm engelleme çabalarıma rağmen. Parka gittik arada. Demir birkaç çocukla arkadaş olmaya çalıştı. Bir gün kahvaltıya Ereğli'ye gittik. Sahilde dolaşıp dondurma yiyelim derken üç saat Ereğli'de vakit geçirdik. Tüm bunlara rağmen rahat edemedik bir türlü. Bunda Çeşme tatilinde kalabalığa ve sürekli yeni bir olay-aktivite olmasına alışmış olmamızın da etkisi vardı sanırım. Bunun sonucunda da apar topar cumartesi sabahı İstanbul'a döndük. Demir tatilinin son günlerini genelde Hamdiye Abla'sıyla evde oynayarak geçirdi bu yüzden. Bir gün Legoland'e gittik. Bir gün de sinemaya. Birkaç gün akşamüstleri Beylikdüzü'ne taşınan babaanneyle dedeyi ziyarete gittik. Demir'in okuldaki oryantasyonuna katıldık. Demir en başta çekingen davrandı; yeni öğretmenlerinin yanına gitmek istemedi. Sınıfının kapısına birlikte gittik. Ama sınıfa girdikten sonra beni aramadı ve sınıftan çıkmadı hiç. Oryantasyon sonunda ise çok keyifliydi. Gülerek çıktı okuldan ve hemen okulun ilk günü için yapması gereken aktiviteyi anlattı heyecanla bana. Yeni öğretmenleri güleryüzlüler. Demir geçen seneden tanıyormuş onları, o yüzden yabancılık hissetmeyecek sanırım. Ama sınıfı beklediğimden daha kalabalık. Geçen seneden tanıdığı ve sevdiği arkadaşları var yeni sınıfında neyse ki. Bu, alışmasını kolaylaştıracaktır diye umuyorum. Okul çıkışında fark ettim ki bir tarafı gitmek istemese de okula bir tarafı okulun başlamasını bekliyor gibi.

Bense tatilin bu son günlerinde "tatil bitiyor ve hem Demir'in hem de benim okulum başlayınca çok fazla vakit geçiremeyeceğiz birlikte" diye düşünüp duygusallaşmaya başladım. 'Hayatımızdaki büyük değişikliğe Demir alışacak mı, ben alışacak mıyım?' 'Hafta içi pek görüşemeyip ağırlıklı olarak sadece hafta sonları  vakit geçirebilecek olmamız nasıl olacak acaba?' gibi deli sorular aklımda sürekli. Bir tarafım "Her şey iyi olacak ve ikimize de iyi gelecek bu değişiklik" diye düşünse de bir tarafım korkuyor bu yeni düzenden.  Sakin durmaya ve Demir'e hissettirmemeye çalışıyorum tüm bunları. Ama onu daha çok kucaklıyorum, bol bol öpüp kokluyorum ve hayatımızdaki dönüm noktasına kendimi hazırlamaya çalışıyorum.

2 Eylül 2016 Cuma

Tatil...Tatil...2

Yaz döneminin ilk ve son gerçek deniz-kum tatilini iki hafta önce Çeşme'de gerçekleştirdik. Bu tatil daha önceki Çeşme tatillerimizden farklıydı. Yalnız değildik; otelde kalmadık ve uzundu. Üç aile otelde konaklamaktansa  evde kalmanın daha keyifli olacağını düşündüğümüz için Ilıca'da bir ev kiralayıp  sekiz gün birlikte tatil yaptık.

Cumartesi sabahı erkenden yola çıkıp kara bulutlar ve yer yer yağmur eşliğinde Susurluk'a vardık. Orada arkadaşlarımızla buluştuk. Kahvaltının ardından konvoy olarak yolumuza devam ettik. Demir bazen uyudu, bol bol sohbet etti ve müzik dinledi. Öğlen saatlerinde Çeşme'ye vardık. İlk durağımız pideci oldu. Güzelce karnımızı doyurduktan sonra evimizi bulduk. İnternet sitesindeki resimlerden eve dair bir fikrim olsa da ev beklediğimden daha konforlu ve güzeldi; tüm ihtiyaçlar düşünülerek döşenmiş ve çok zevkli dekore edilmişti. Odalarımızı belirledikten sonra erkekler alışverişe gittiler. Biz de hem kendimiz denize girmek istediğimiz için hem de Demir sabırsızlandığından sahile indik. Hava çok rüzgarlı; deniz fazla dalgalıydı. Fakat bu durum Demir'i ve dolayısıyla da beni durduramadı. Biz de kendimizi dalgalara bıraktık. İçimiz dışımız kumla dolduktan sonra eve döndük. İlk akşam yemeğimizi evde yedik. Hem yerleştik hem de balkonumuzun keyfini sürdük. Ertesi sabah ve daha sonrakilerde el birliği ile kahvaltıyı hazırladık. Birkaç sabah Demir kahvaltısını kendi yapsın diye uğraştıysam da sonrasında kahvaltısı uzun sürdüğü için müdahale edip genelde ben yedirdim ve o da kahvaltısından sonra bizimki bitene kadar televizyon keyfi yaptı. Bunun için bir şartım oldu ama. Sabahları güzel kahvaltı yaparsa daha sonra gün içinde yediklerine karışmayacağımı söyledim. Çoğu zaman da bunu uygulayabildim.  Her gün kahvaltıdan sonra denize gittik. İlk iki gün Demir'in geçen seneden deniz yataklarıyla hatırladığı ve Çeşme ile özdeşleştirdiği Altınkum'daki kumsala gittik. Deniz yatakları bu sene yoktu. Ama deniz yine masmavi, tertemiz ve soğuktu. Demir ayakkabısına dolan kumlardan fazla hoşlanmasa da bazen babasıyla kule yaptı, bol bol denize girdi, sığ yerlerde simitsiz yüzme denemeleri yaptı, simitsizken kafasını suya sokmayı yani kendince dalmayı öğrendi. Deniz voleybolu için kurulan fileyle oynadı. Sonraki üç gün ise Aya Yorgi koyuna gittik. Oranın denizi ılıktı. Kum olmadığı için Demir'in çok hoşuna gitti ve sahildeki taşlarla oynamaktan da keyif aldı. Denizin sığ alanı daha az olduğundan simitsiz uzaklara gidemese de burada iskeleden denize atlayıp dalma çalışmaları yaptı. Buradaki son günümüzde koya yanaşan teknelerin denizi kirletmeleri yüzünden tatilimizin son günlerinde yine
Altınkum'u tercih ettik. Bunun benim için en güzel tarafı yıllardır gökyüzündeki paraşütleri görüp yapmak istediğim parasailing hayalimi sonunda gerçekleştirmek oldu. Arkadaşlarımızla bu hayalimi paylaştığımda onların da heyecanlanması sayesinde cuma günü hepimiz önce bir bota bindik. Bu bot bizi denizin ortasındaki tekneye götürdü. Bot ve tekne Demir'i başlarda biraz tedirgin etse de sonrasında alıştı. Teknede önce ben ve bir arkadaşımız ekipmanlarımızı takıp paraşüte bağlandık ve havalanıp uçtuk. Başta heyecanlı olsam da paraşütün güvenli olduğuna kanaat getirdikten sonra uzaktaki koyları, adaları, denizin binbir mavi tonunu, güneşin deniz üzerindeki yansımasını keyifle seyrettim. Kulaklarıma dolan rüzgarın uğultusuyla gökyüzünde süzülmek çok keyifliydi. Demir bu anlarda aşağıda küçücük kalmış olan teknede babasıyla bizi seyrediyor ve el sallıyordu. Biz tekneye geri döndükten sonra iki arkadaşımız daha uçtular. Tekneden onları seyretmek de keyifliydi.Tüm bunlar Demir'in de hoşuna gitmiş olmalı ki tekneden indiğimizde bana "büyüyünce ben de yapacağım" dedi. Bu maceranın ertesi  günü ise ringoya binerek çılgınlıklarımıza bir yenisini ekledik. Bir gün önce teknede bize eşlik eden Demir'i buna binemeyeceğine ve onu sahilde arkadaşlarımızın oğlu ve onun bakıcı ablası ile bırakmak zorunda olduğumuza ikna etmek biraz zor olsa da bunu başarınca keyifle eğlendik. Denizden sonra akşamüstleri saat 6 gibi eve döndük. İlk önce Demir duşunu aldı ve sonra biz akşam için hazırlıklarımızı tamamlayana kadar biraz çizgi film seyretti. Bu anlarda ondan mutlusu yoktu. Akşam yemekleri için üç gün tercihimizi balıktan yana kullandık. Çeşme'nin içinde güzel bir balıkçı keşfettik. Bir gün Çeşme'deki popüler bir esnaf lokantasına gittik. Bir akşam dışarıda et yedik. O akşam Demir'e verdiğim yediklerine karışmama sözümü gerçekleştiremedim ne yazık ki; çünkü et yemeyi sevmeyen Demir lokmaları ağzında büyüttükçe büyütüp beni zorladı. Fakat sonrasında onu etçiye götürerek hatanın bizde olduğunu kabul edip onunla konuştum. Diğer akşamlar ise evde, balkonumuzda yiyip içtik. İstisnasız her akşam dondurma yedik. Bu da sanırım Çeşme tatilinde Demir'in en sevdiği şeydi. Bir diğer sevdiği şey ise gece geç yatmak oldu. Her akşam ona geç yatma rekoru kırdığını söyledikçe pek keyiflendi. Tatilimizin bittiği gün sabah erkenden evimizden çıkıp geri dönüş yolculuğumuza başladık. İzmir çıkışında dağ yolunda güzel bir kahvaltı ettik; Susurluk'ta kısa bir mola verdik ve Bandırma'dan feribota bindik. Demir feribota bineceği için heyecanlı, bense onu feribotta iki saat nasıl oyalayacağım diye stresliydim. Biraz dolaştık, biraz kitap okuduk, biraz arkadaşlarımızla oynadı Demir ve tatilin tamamı gibi bu kısmının da nasıl geçtiğini anlamadan İstanbul'a döndük. 

Tatil dönüşü Demir'le konuştuğumuzda kalabalık tatil yapmaktan hoşlandığını anladım. Gelecek sene de hep birlikte Çeşme'ye gideriz değil mi diye sordu birkaç gün. Tatil boyunca arkadaşlarımızla iyi anlaştı. Bazen onları esir almış olsa da onlar da onun oyunlarına katılıp sorularını cevapladıkça Demir'in kalbini kazandılar. Arkadaşlarımızın oğluyla anlaşamadığı zamanlar oldu. Simidini, oyuncaklarını paylaşmak istemedi, bazen hem arkadaşlarımızın hem de bizim ilgimizin ona kaymasından rahatsız olup, biraz kıskanıp agresifleşti. Arada şımardı. Böyle durumlarda benim de sakin kalamadığım ve bunaldığım zamanlar oldu. Çok yorulduğu halde öğlenleri uyumak istemeyince hem o huysuzlandığı için hem de benim o uyku molasına ihtiyacım olduğu için tartıştığımız oldu. Okulda bu sene uyumayacağı için tatilde uyumamaya başlayabilir belki diye düşündüğümden birkaç gün bu konuda kararsız davranmışken bu tavrımı değiştirip ona uyku konusunda esneklik olmadığını ve öğlenleri uyuması gerektiğini söyleyince bu kararlı tavrım hem beni hem onu rahatlattı ve tartışmalarımız azaldı.   Her şeyi bir arada düşündüğümde aslında gayet güzel idare edebildi ve keyifliydi Demir. Bulunduğu ortamlarda genelde tek çocuk olup bu tatilde kardeşi sayıldığını söylediğimiz başka bir çocukla iletişime geçmeye çalışması onun için büyük bir adımdı aslında. Arkadaşlarımızın oğulları Demir farkına varmasa da kendine Demir'i örnek aldı. Yeni yeni konuşmaya başlamış olsa da sürekli "bir şey söyleyebilir miyim?" diyen Demir'i duydukça bir gün "Bir şey söyleyeceğim" bile dedi.   Umuyorum ki Demir de arkadaşlarımızın oğlu da büyüdükçe daha paylaşımcı ve güzel bir ilişkileri olacak. Bunun temelini bu tatilde attılar gibi. Biz de arkadaşlarımızla güzel anılar biriktirdik, ileride bunlara yenilerini ekleyeceğimizi umarak.