5 Kasım 2015 Perşembe

Okula sızdım sonunda- Aile etkinliğimiz

Bir kuş olup Demir'in okuluna gitme isteğim gerçekleşemeyecek olsa da Demir'in sınıfına sızmayı başardım. Bu hafta okulda aile etkinlikleri başladı.Ben de Demir'in sınıfına giren ilk anne olma şansını yakaladım böylece. Salı günü etkinliğimizi gerçekleştirdim. Sabahtan itibaren çok heyecanlıydım. İlk defa bir aile etkinliğine katılacaktım. Demir'in arkadaşlarıyla tanışıp onlarla oynayacaktım. Benim için büyük bir olaydı. Dönem başında verdikleri bir formda ne tür etkinlikler yapabileceğimizi sormuşlardı. Ben de Demir'le kukla oynatmayı sevdiğimiz için 'kukla' diye yazmıştım. Öğretmenleri de bu seçeneği seçmişler. Fakat şu sıralar kırık olan parmağım (evet, sol elimin işaret parmağını kırdım) bu etkinliği gerçekleştirmeme izin vermeyince ben de çocuklara Demir'in okumayı sevdiği "Kedi Adası" kitabını okudum. Çoğu ilgiyle dinledi, merakla kitabın sayfalarını takip etti. Sonrasında da da kedi şeklinde hazırlattığım keçeden kuklaları süsleyip biraz oynattık. Etkinliğimiz çabucak bitti. Sınıfa ilk girdiğimde Demir süt dökmüş kedi gibi ellerini bacaklarının üzerinde birleştirmiş dolu dolu gözlerle bakıyordu. Nedenini hala  düşündükçe anlayamıyorum. Ama sonra açıldı, kediyi süslerken tüm stikerları bana açtırmaya çalıştı. Sonra da torbadaki kuklalardan birkaç tane daha almak istedi. Ben giderken onlar da bahçeye çıkacaklardı. Ayakkabılarını giydirmemi isteyerek ağlamaya başladı.  Ben de ona akşamüstü onu almaya geleceğimi söyleyerek onu bırakıp çıkmak zorunda kaldım. Güzel başlayan günü gözyaşlarıyla devam ettirdik böylece. Eve dönerken kendi anaokulu günlerimi ve arkadaşlarımı düşündüm. Çoğuyla ilkokulu da birlikte okumuştuk. Yıllar sonra geçen sene birbirimizi tekrar bulmuş ve o güzel günlerimizi anmıştık. Hepimiz birbirimizin ilk arkadaşı olduğumuz için birbirimiz için değerliydik ve çocukluğun saflığıyla kurduğumuz arkadaşlıkların özlemi içinde hasret giderdik. Birkaç hafta sonra ikinci kez buluşacağız. Demir' in sağlam dostlukları, kıymetli arkadaşlıkları olsun isterim. Belki de bunların temelleri bu günlerde atılmaktadır, kim bilebilir ki!

2 Kasım 2015 Pazartesi

Demir okullu oldu - 3- Beklenen oldu

Demir 3. haftanın sonuna dağru okula iyice alıştı. Can'ın götürdüğü sabahlardan birinde onun dışarıda kalmasına ve Demir'in içeriye tek başına girip öğretmenine süpriz yapmasına karar vermişler. Demir de böylece her sabah bu planı uygulayarak ağlamadan sınıfına ve öğretmenine gitmeye başladı. Bu bizi tabii ki çok rahatlattı. Ben onu okuldan almaya gittiğimde ise öğretmeninin arkasına saklanmaya ve bana süpriz yapmaya devam ediyor. Bir de bahçede kısa bir saklambaç oyunu oynuyoruz her gün arabaya binmeden önce. Bazı günler keyifle anlatıyor yaptıklarını bazı günler ise hiç bahsetmek istemiyor. Ben de çok merak etsem de zorlamıyorum. Geçenlerde ilk göster-anlat etkinliği vardı. Bu etkinlik için evden bir eşyayı veya oyuncağı okula götürüp arkadaşlarına anlatması ve onların sorduğu soruları cevaplaması gerekiyor. Demir bir oyuncağını bağlamak için teyzelerinden aldığımız yün ipliği götürmek istedi. Espirili ve neşeli bir şekilde anlatmış öğretmeninin söylediğine göre. Cumhuriyet Bayramı ile ilgili konuşurlarken de öğretmenine babasıyla İzmir Marşı'nı söylediklerini ve cumhuriyet ile Atatürk'ü oradan duyduğunu anlatmış. Çocukların Cumhuriyet ile ilgili söylediklerinin yazıldığı panoya Demir'in sözleri asılınca tüm öğretmenleri çok eğlenmiş anladığım kadarıyla. Bundan sonraki gün de beklenen oldu. Onu okuldan almaya gittiğimde sesi kısılmıştı. O akşam ateşlendi, kabuslar gördü, kustu. Bu hallerine alışık olmayınca biz de biraz panikledik. Ertesi gün okul yarım gündü ve bayram kutlaması vardı okulda. Ama sabah onu uyandırmadık. Uyandığında da halsizdi ve öksürüyordu. Çok hevesli olsa da kutlamayı kaçırdı ne yazık ki. Sonrasında bayram tatili, haftasonu tatili ve yarınki seçim sonrası tatil birleşince hastalığıyla tatil denk gelmiş oldu. Ben hastalanacağını bilsem de bunun hastalık ile okula gitmeme arasındaki bağı kurmayacağı bir şekilde olmasını veya okula iyice alıştıktan sonra bunun olmasını umuyordum. Bu bakımdan hastalığının tatile denk gelmesi iyi oldu. Şimdiki endişem: Altı gün aradan sonra salı günü okula nasıl gidecek, tekrar ağlaycak mı acaba?Umarım biraz olsun okulu özlemiş olur da başa dönmeyiz tekrar.

Nerede bir etkinlik orada biz :)

İstanbul'da yaşamanın sevdiğim yönlerinden biri festivalllerin ve sanat etkinliklerinin varlığı. Demir'i de onlarla tanıştırmaya çalışıyoruz mümkün olduğunca. Bunlardan birine eylül ayında Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde katıldık. Avustralya Çocuk Sirki tarafından sergilenen The Flying Fruit Fly Circus gösterisiydi. Demir yaz boyunca tiyatrolar olmadığı için bir süredir tiyatroya gitmemişti. Daha öncesinde gittiği gösterilerde de karanlıktan ve yüksek sesli müzikten korkabiliyordu. O yüzden gösterinin başında Can ile biraz endişeliydik. Daha önceden Demir'e gösteriyi çocuk sirki olarak biraz anlatmıştım. Kedilerin yaptığı bir sirk gösterisiyle ilgili bir hikayeyi anlatan Kedi Sirki kitabını okurken de gösteride çocukların benzer akrobatik hareketler yapacaklarından bahsetmiştim. Bunlar sanırım biraz onu hazırlamıştı. Severek ve ilgiyle seyretti gösteriyi, hiç korkmadı. Can'la ben de arada onun tepkilerini kontrol etsek de biz de keyifle seyrettik. Sonrasında en çok neyi beğendiğimizle ilgili konuşurken en çok tabakların çubuklar üzerinde dönmesini beğendiğini söyledi, bir de kuzuları. Ben de umarım evde tabakları çevirmeyi denemez diye düşünmekten kendimi alamadım.
Bir diğer katıldığımız etkinlikte İstanbul Kukla Festivali çerçevesindeydi. Bu yıl 18.si yapılsa da ben birkaç senedir bu festivali duyuyordum. Can ile birkaç kez gitmek istesek de fırsat bulamamıştık. Bu sene bu fırsatı yarattık Demir sayesinde. Birçok ülkeden kukla gösterilerinin yer aldığı festival boyunca birkaç alışveriş merkezinde 20 dakikalık ücretsiz gösteriler düzenleniyor. Bunun dışında bazı sanat merkezlerinde daha uzun ücretli gösteriler bulunuyor. Ücretsiz gösterilerin ne kadar kalabalık olacağını kestiremediğim için bir cuma günü Demir'i okuldan biraz erken aldım. Rus bir topluluk tarafından sunulan The Fifth Wheel isimli ipli kukla gösterisine katıldık birlikte. Birçok farklı kültürden dans ve müzik gösterileri içeren gösteri Demir'in ilgisini çekti. Bazen benim kucağımda bazen koltuğunda oturarak seyretti. Kuklaları oynatan abi ve ablanın hangi dilde konuştuklarını merak etti anlamadığı dilde şarkılar duydukça. Bittiğinde ise üzüldü, yine gelmek istediğini söyledi defalarca. Ben de çok sevdim. Farklı eğlenceli müzikler dinlemek, onlara ayak uydurabilen kuklaları seyretmek keyifliydi. Üzüldüğüm tek nokta salon çok boştu; sadece 20 kişiydik. Belki haftasonları daha kalabalık oluyordur, ama bu kadar az ilgi gösteriliyor olması yine de beni üzdü. Kukla zengin bir geçmişe dayanan bir sanat ve bizim kültürümüzde de yeri var. Ayrıca çocukların da çok hoşuna gidiyor. Gösteriyi seyreden tüm çocuklar çok eğlendiler. Daha çok duyurulması gerekiyor belki de. Bundan sonra her sene takip etmek istiyorum bu festivali. Umarım ilgi de giderek artar ve güzel gösteriler seyredebiliriz.

1 Kasım 2015 Pazar

Bayram Tatili- Torino

Ben Torino'daki ilk sabahımıza oldukça erken başladım. Katılacağım kongre saat 8:30'da başlayacağı için ve ben de üniversitenin yerini bilmediğim için erkenden düştüm yollara. Günlerden cumartesi olmasının da etkisiyle bomboş olan sokaklarda bazen etrafı seyrederek bazen de haritamı kontrol ederek dolaştım. Bir binanın önünde gördüğüm kalabalığı kongre kalabalığı sandım. Yaş ortalaması 65-70 olan bu grubun opera bileti için sıraya girmiş olan bir kalabalık olduğunu öğrenip bu durumun şaşkınlığıyla yolumu aramaya devam ettim ve kısa sürede üniversiteyi buldum. Kongre bana iyi geldi. Birçok akademik çalışma dinlemeyi, kendi çalışmam ile ilgili birkaç araştırmacıyla sohbet etmeyi özlemişim.  Ben kongredeyken Demir ile Can da İtalyan Araba Müzesi'ni gezmişler ve şehrin büyük bir kısmını dolaşmışlar. Kongre çıkışı ben de onlara katıldım. Po nehri kıyısında Demir'le hasret giderip sonrasında yemek yedik keyifli büyük bir meydan olan Piazza Vittorio Veneto'da. Demir heyecanla bana gördüğü arabaları anlattı. Babasıyla bütün günü geçirmiş olmanın etkisiyle keyfi yerindeydi.
Ertesi gün dinlemek istediğim bir konuşma olduğu için ben yine erkenden kongreye gittim. Konuşmadan sonra Can'ı aradığımda daha yeni uyanmışlardı. Bu durumu fırsat bilip bir konuşmaya daha katıldım. Böylece umduğumdan fazla faydalanabildim kongreden. Sonrasında da başladık şehirde gezmeye. Özlediğim ve sevdiğim gibi bir şehirdi Torino. Dar sokakları, eski güzel binaları, sanat kokan meydanlarıyla beni etkiledi. Daha çok vaktimiz olsaydı gezmek istediğim birkaç müze (Egyptian Museum ve National Cinema Museum) vardı, ama sadece binlarını görmekle yetindim. Gezdiğim her şehri bir kez de tepeden görmeyi sevdiğim için Torino'yu da yüksekten göreceğim noktayı belirleyip Demir'in arabasını itmenin zorluğuna yenilmeden çıktık hep birlikte. Hava kararmak üzereyken seyrettik sehri. Bir akşam önce yemek yediğimiz lokantada yerel yemeklerden  tajarinin tadına baktım, Demir de pizzasını afiyetle yedi. Sonrasında Demir'e son dondurmasını yedirip şehrin en eski kafelerinden biri olan Cafe San Carlo'da bicerin içip bir İtalya macerasının daha sonuna geldik. Can'la genel kararımız bir süre İtalya yerine başka ülkelere gitmek yönünde, ama belli de olmaz. Mimarisiyle, insanıyla, kültürüyle, yemekleriyle her an bizi çağırabilir bu çok sevdiğimiz ülke.