Yazlık maceralarımız bayramla birlikte tekrar başladı. Bir
hafta İstanbul’da sıcaklarla boğuştuktan sonra cumartesi günü yazlığa geri
döndük. Bu sefer aradığımız serinliği bulamadık ne yazık ki, yazlık da oldukça
sıcak. Yazlık rutinimiz genel olarak devam etmekte. Roller değişti bu sefer
biraz. Demir babasına düşkün olduğundan herşeyi babasıyla yapmayı yeğliyor. Geçtiğimiz
dört gün de zamanının büyük kısmını onunla geçirdi. Bizimle gelen babamı, yani
dedesini bile gözü görmedi. Sahile birlikte indiğimiz için babası yerine
benimle denize inmek ve kum oynamak zorunda kaldı. Denizi çok seviyor. Artık
tadını aldığı için her sahile indiğimizde denize girmek istiyor. Geçen Pazar günü
denizde deniz anaları vardı; onları göstererek onu denize girmemeye ikna
edebildim. Pazartesi ise sığ olan yerden yine birlikte denize girdik kucak
kucağa. Denize bile atladı. Pek hoşuna gitti tabii ki. Bıraksam “ördek suya
daldı, zil çaldı”ya bile eşlik edecekti arkadaşıyla birlikte. İstanbul’da tatil hazırlığı olarak almış
olduğumuz kollukları “nasılsa denize sokmayız” diyerek yazlığa getirmediğimiz
için pazartesi akşamı Ereğli’ye gittiğimizde ona küçük bir simit aldık. Daha
deneyemedik, belki bu gün deneriz.
Bayram yazlıkta birkaç komşuyla bayramlaşmak ve telefonla
akraba ve arkadaşları aramaktan ibaret geçti. Demir de “iyi bayramlar” dileyerek
kutlamalarda bize eşlik etti. Daha önce fazla çikolata yememiş olduğu halde
bayramın ilk günü bizim biraz esneklik göstermemiz ve tabii ki de komşularımız
sayesinde çikolataya doydu. Bayramın ikinci günü hem Demir’e değişiklik olsun
diye hem de babam Edirne’yi görmek istediğinden Edirne’ye gittik. Selimiye
Camii’ni ve Eski Camii’yi ziyaret ettik. Öğlen ciğer yedikten sonra Meriç’in
kıyısındaki çay bahçelerinden birinde oturup dinlendik. 2 saat gidiş 2 saat
dönüş yolculuğuyla sapsarı ayçicek tarlalarının arasından geçerek günübirlik seyahatimizi gerçekleştirdik. Sıcak ve Demir’in arabasını yazlıkta unutmamız
dolayısıyla çok keyifli olmasa da değişik bir gün geçirdik.
Bugün dede ve baba İstanbul’a dönecek, biz Demir’le anne-oğul
başbaşa kalacağız. Geçen günlerde Demir sürekli babasıyla olmak istediği için
ve bu her zaman mümkün olmadığından ufak krizler, yapmacık ağlamalar yaşadık.
Bazen kolay başedebildik, bazen de hem onu sakinleştirmekte hem de kendimiz
sakin kalmakta zorlandık. Babasının dönmesiyle sakinleşeceğini ve burada bir
dört günü daha keyifle geçirebileceğimizi umuyorum.