Uzun zamandır gerçekleştirmek istediğimiz Batı Karadeniz turu için
bayramı fırsat bildik; tatile birkaç gün kala arkadaşlarımız Burak ve Selen
sayesinde otellerimizi ayarlayıp onlarla birlikte bayramın ilk günü erkenden
yola çıktık.Sapanca 'ya varmadan Berceste'de kahvaltimizi ettik. Oradan ilk
istikametimiz Akçakoca'ya doğru ilerledik. Genelde tatillerden önce
gezeceğimiz yerlere dair bilgiler toplayıp rotamızı çizsek de bu sefer
programın son anda kesinleşmesi ve yoğun geçen bir hafta dolayısıyla dersimizi
çalışmamıştık Can'la. Yol boyunca bunu telafi etmek için internet
sitelerinden bilgiler edinmeye çalıştık. Ama geç kalmıştık. Akçakoca'ya doğru
giderken yol üzerindeki Karasu'yu es geçmiştik. Karasu'daki longozu öğrendiğimizde
buraya gideceğimiz yolu kaçırmıştık ne yazık ki. İlgimizi çeken bu yeri gezmeyi
başka sefere bırakıp yolumuza devam ettik.
Akçakoca turumuza Akçakoca Kalesi'yle başladık. Kale kalıntıları
kapalıydı.Tüm tatil boyunca karşımıza çıkacak kapalı yerlerden ilkiydi burası.
Kalenin sağ tarafında katman katman olan beyaz kayalar ilginçti. Oradan merkeze
indik. İlçenin simgelerinden olan Merkez Camii'ne yakın bir yere arabalarımızı
park ettikten sonra sahil kıyısında dolaştık. Demir yol boyunca "Karadeniz
bir yerde, göster" dediği için ona denizi ve sahildeki balıkçı teknelerini
gösterdik. Sahile yakın yöresel ev yemekleri yapan bir lokantada lezzetli
yemeklerimizi yiyip Karadeniz Ereğlisi'ne ilerledik. Demir gemilerle
ilgilendiğinden Alemdar Gemisi’ni görmek için sahilde mola verdik. Oradan da
Cehennemağzı Mağarası’na gittik. Demir ilk defa mağara görüyordu. Okuduğumuz
kitaplarda mağaralarda hayvanlar yaşadığı için Demir de ayılar aradı kısa bir
süre. Sonra da keyifle gezdi. Buradaki mağaralardan birine dar, karanlık, uzun
merdivenlerden iniliyordu. Bu bizi yıldırmadı ve Demir Can’ın kucağında
mağaraya inip gezisini keyifle tamamladı.
Daha sonra Zonguldak üzerinden Bartın'a doğru ilerledik. Zonguldak
civarında mola vermek istesek de dersimizi calışmamış olduğumuzdan şehrin
girişindeki manzaralı kafeleri kaçırıp şehrin içinde de başka duracak yer
bulamayınca yolumuza devam ettik. Bartın'a vardığımızda hava kararmak üzereydi.
Otelimizi bulup odalarımıza yerleştik. Dinlenmeye fırsat bulamadan yemek
yiyeceğimiz bir yer bulmak için dışarı çıktık. Bartın sokakları bomboştu.
Bayramın ilk günü olmasının etkisiyle pastaneler,çiğköfteciler ve tekel bayiileri
dışında nerdeyse tüm dükkanlar kapalıydı. İlginçtir ki hiç sinirlenmeden
"saat de kaç oldu? Demir ne yiyecek?” diye panikle söylenmeden "en
kötü bir pastaneden poğaca alırız" diye düşündüm. Pastaneye doğru giderken
Selen'le Burak'tan yemek yiyebilecegimiz bir yer bulduklarının haberi gelince
çok mutlu olduk. Uzun süre yemek beklemiş olsak da ve bütün gün uykusuz kalıp
yorulmuş olan Demir'i zapt etmemiz kolay olmasa da keyifli bir yemek yiyip
otelimize döndük. Demir'i uyuttuktan sonra biraz Amasra'ya dair bilgi
edinmeye çalışıp uykumuza yenik düşerek günümüzü sonlandırdık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder