18 Haziran 2014 Çarşamba

Demir vapurda

Sanırım blogumda bir süre Demir'in ilklerinden bahsedeceğim o birçok ilki bu sıralar yaşadığı için. İlk bisiklet, ilk televizyon deneyimi derken sıra geldi ilk vapur seyahatine.
 


Hem sıcaklar bastırmışken deniz havası alıp biraz serinleyelim hem de Demir'i kitaplarda gördüğü gemilerle tanıştıralım diye bir gezi planladık. Demir'in vapura binmekten hoşlanacağını öngörsek de ne kadar süre ilgisini çekebileceğini tahmin edemediğimizden kısa olmasına özen gösterdik. İstanbul Şehir Hatları'nın Boğaz seferlerinden Çengelköy-İstinye'yi seçtik. Eşimle üniversitedeyken keşfetmiştik  bu hattı. Vapurlar hem Anadolu hem Avrupa yakasında farklı iskelelere uğruyorlar. Biz Bebek'ten biner, Kanlıca'ya yoğurt yemeye gider, sahildeki çay bahçesinde oturur, sonra da Bebek'e geri dönerdik. Demir'le de Arnavutköy'den bindik ve Kanlıca'ya gittik.





Demir denize yakın olmaktan çok hoşlandı, vapurun altından çıkan köpükleri seyretti. Diğer gemileri inceledi ve "başka zaman o gemiye bin" diye gemilere binme isteğini dile getirdi. Fakat rüzgara fazla alışık olmadığından arada gözleri sulandı; bu durumdan rahatsız oldu. Kanlıca'ya vardığımızda iskeledeki kuşlarla oynadı kısa bir süre. Sonra da arabasında uyudu. Biz de onun uyumasından faydalanıp yoğurdumuzu yedik, çayımızı içtik. Sonra Anadolu Hisarı'na yürüyelim istedik. Fakat dar kaldırımlar, bu kaldırımlara park etmiş araçlar ve onların arasından yürümeye çalışırken yanımızdan hızla geçen otobüsler bu yürüyüşümüzü çok zorlaştırdı. Uzun süren stresli bir yürüyüşten sonra kendimizi deniz kıyısındaki lokantalardan birine attık. O kadar yorulmuşuz ki sonrasında Anadolu Hisarı'nda dolaşamadan iskeleye kısa bir yürüyüş yapıp geldiğimiz hatla Arnavutköy'e geri döndük. Vapurda Demir'le birlikte kaptan köşkünde kaptanı ziyaret ettik.


Gidiş-dönüş toplam bir saat süren vapur sefamızı keyifli bir şekilde bitirdik. Darısı daha uzun seyahatlere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder