30 Eylül 2014 Salı

İstanbul’u yaşamak


Doktora tezim için topladığım verilerin kayıtlarını yazıya dökmekle uğraşıyorum bu günlerde. Veri toplama sırasında çocuklarla kurduğum ilişkiler, aramızda geçen diyaloglar benim için veri toplama sürecinin keyifli yanları olmuştur her zaman. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala yüksek lisans tezim için veri topladığım zamanlara dair çok net hatırladığım çocuklar ve onlarla yaşadığım unutulmayacak anılar vardır zihnimde.  Geçen sene mayıs ayında 5 yaşındaki bir çocukla aramda geçen diyalog da beni çok etkilemişti. İstanbul’un önemli yerlerinin resimlerinin olduğu bir tişört vardı üzerinde: Galata Kulesi, vapurlar, Boğaz, Kız Kulesi. Ben de hem çalışmaya başlamadan önce biraz havayı ısıtmak hem de bu tür tişörtleri sevdiğim için “tişörtün ne kadar güzelmiş. Sen tişörtündeki yerlerden hangilerini gördün?” demiştim.  Çocuk bir tişörtüne bakmış, bir bana bakmış ve “hiçbirini” demişti. Üzülmüştüm, görmediği için o da üzülüyormuş gibi hissetmiştim. Uzun süre zihnimde kaldı ifadesi.  Kayıtların üzerinden geçerken o çocuğu ve tişörtünü gördüğümde tekrar yaşadım aynı sahneyi, aynı duyguyu. Ben Demir’in yaşadığı şehri  deneyimlemesini istiyorum. Bu olay daha da güçlendirdi bu isteğimi. Boğaz’da vapur keyfi yapsın, Kız Kulesi’nden İstanbul’u seyretsin. Camilerini, saraylarını, parklarını gezsin. Çarşılarında dolaşsın. Adalarına gitsin. Sinemalarını, tiyatrolarını, müzelerini bilsin.Sevdiği semtleri sokak sokak tanısın. Kültürünü bilsin. Ben ona ihtiyaç duyduğu kadarıyla eşlik edeyim. İstanbul’umu ona tanıtayım, o İstanbul’unu yaşasın istiyorum. Zengince, doya doya, anlayarak. Hem İstanbul, hem de tüm çocuklar hak ediyorlar bunu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder