Pazar günü Demir’in 3. yaşını kutladık. Daha önceden Can’ın
anneannesinin rahatsızlığı dolayısıyla Demir’in doğum gününü Can’ın
teyzelerinde aile içinde kutlamaya karar vermiştik. Ama anneanne düşüp
hastaneye kaldırılınca planları değiştirdik. Demir heyecanla doğum gününü
beklediği için ertelemedik. Büyük dayı ve yenge, dayı, yenge ve Sena (namı
diğer Şeşe), iki dede, babaanne ve Hamdiye Abla’nın katılımıyla sabah
kahvaltısı ve pastayla evde kutladık. Daha önceden Demir’le inşaat temasını
seçmiştik. Geçen seneden tecrübeli olduğum için Demir’in inşaat makineleriyle
resmini içeren poster, magnet gibi
süsleri kolaylıkla temin edebildim. Kahvaltı sofrasını da küçük inşaat
makineleriyle süsledim. Başlarda
çekingen davransa da Demir tüm misafirleriyle tek tek ilgilendi. Ama fotoğraf
çektirmek istemedi. Bir ara neredeyse herkes elinde bir telefonla, Can da
fotoğraf makinesiyle Demir’in pozunu yakalamaya çalışıyordu. Sena’yla da oynama
fırsatı oldu ve tabii benim de. Keyifli bir sabah oldu herkes için. Benim
keyfimi kaçıran tek şey çekilen resimlerde üçümüzün güzel bir pozunun olmaması
oldu. “Daha kutlayacak çok doğum günümüz var nasılsa” diye düşünmeye çalışsam
da bozuldum bu duruma.
Arkadaşlarımın çocuklarına veya Sena’ya baktığımda “zaman ne
kadar hızlı geçiyor” diye bazen düşünsem de Demir’e baktığımda böyle
hissetmiyorum. O yüzden doğum gününde de “doğduğu gün daha dün gibi”,
“büyüdüler işte” diyenlere katılamadım ne yazık ki. Zaman geçiyor tabii. Ama
her gün yeni bir olay, yeni bir kahkaha, yeni bir gözyaşı, yeni bir deneyimle.
Bazen bizi yorarak bazen de eğlendirerek. Hep büyüterek ve değiştirerek. Ama hızlı mı? Önümüzdeki yılları düşündüğümde
emin olamıyorum. Sadece istiyorum ki sağlıkla ve mutlulukla geçsin; Demir’in gülen
gözlerine gölge düşürmesin; küçük adamımın daha nice nice
mutlu yaşları olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder