18 Temmuz 2015 Cumartesi

Ne olacak ki! Bir şey olmaz ki!

Bir aydan fazla süredir yazamamışım oğlum için.Uzun bir zaman olduğunu tahmin ediyordum, ama son yazının tarihine bakınca inanamadım bu kadar uzun olduğuna. Bu sürede çok oldu yazmak istediklerim. Kafamda tasarladım bazen, ama yazıya dökecek fırsat bulamadım. Tezle ilgili çalıştım, bir arkadaşıma söz verdiğim bir çeviri vardı, onu bitirdim. Bunlar hem kafamı hem de gündüzümü ve tabii ki gecemi doldurunca yazamadım bir türlü. Ama şimdi devam zihnimdekileri kelimelere dökmeye.
Demir'le hep çok konuştum ben. Hastaneden eve döndüğümüz günden itibaren onu emzirirken veya kucağımda uyuturken kendi okuduğum kitapları sesli okudum ona da. Bizleri anlattım, hayatlarımızı, ailesini, arkadaşlarımızı, gezdiğimiz yerleri vs.Sonra çocuk kitaplarına geçip onları okudum. Genelde akşama kadar birlikte olduğumuzdan , ben de yalnızlığı sevmeyip konuşmayı çok sevdiğimden onunla konuşarak doldurdum her anımızı."o küçük daha , anlamaz" demedim hiç, bir arkadaşımla nasıl konuşuyorsam öyle konuştum, dili basitleştirmedim çok fazla, her şeyi açıkladım detaylarıyla.  Konuşmanın gelişiminde genlerin etkisi olduğundan ben erken konuşmuş olsam da (ve  çocukluğumda çok konuştuğumdan çooook bahsedilse de) Can ve ağabeyim 3 yaşına kadar konuşmamış olduklarından " ya Demir de onlar gibi konuşmazsa " diye kara kara düşünüğüm zamanları boşa çıkararak Demir de erken konuşmaya başladı ve kısa zamanda büyük ilerlemeler kaydederek benim gibi konuşmaya başladı: uzun uzun cümleler kuruyor. Bağlaçları,  ortaçlı cümleleri birbiri ardına sıralıyor. "Neyse ki"ler, "keşke"ler, "zaten"ler", "o zaman"lar, "için"ler birbirini takip ediyor. Bir gün ona söylediğim bir sözün birkaç gün sonra aynısını veya benzer bir versiyonunu ondan duyuyorum. Hoşuma gidiyor bu durum. Benim gibi düşündüğünü de görüyorum çoğu zaman. Bir lokantaya, parka veya başka bir yere gittiğimizde eteafımızdakileri inceliyor uzun uzun, ben nasıl ona ilgimi çeken şeyleri gösteriyorsam o da kendi ilgisini çekenleri gösteriyor yanındakilere. Ama benden farklı olarak iyimser bakıyor hayata. Ben ufak tefek aksilikler olduğunda bile söylenebiliyorum, bazen uzun uzun. Demir ise "ne olacak ki!" veya "bir şey olmaz ki" diyor böyle durumlarda. Bir bardak kırıldığında "süpürürsün ne olacak ki", bir makine  bozulduğunda "bir şey olmaz, tamir edilir" , " üstüme yemek döktüğümde " yıkarsın geçer,ne olacak ki" diyor. Öyle hoşuma gidiyor ki bu. Ben de artık daha az söylenmeye çalışıyorum gün içindeki olumsuz durumlarda. Onun iyimserliğine, pozitif yaklaşımına zarar gelsin hiç istemiyorum. Hayata hep böyle olumlu baksın istiyorum. Ben de her gün ondan bir şey öğreniyorum. Bu doğrultuda yukarıdaki ilk paragrafa da ekliyorum:Uzun bir ara verdiysem de bir şey olmaz, yazarım yine ne olacak ki!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder