29 Temmuz 2015 Çarşamba

Ayvalık tatilimiz -Gün 1-kapkara bulutlar

Ayvalık'a ilk kez Demir 2,5 aylıkken gitmiştik. Sıcaklardan bunalıp, arabayla uzun yolu göze alamadığımız için Ören'de deniz kenarında ufak bir otele kaçmıştık birkaç gün için. Soğuk denizi ve Demir'in her akşamki ağlama seansları dolayısıyla yiyemediğimiz yemeklerle aklıma kazınmıştı bu tatil. Ayvalık ve çevresini göremeden tatili bitirdiğimiz için aklımız biraz da oralarda kalmıştı. Bu yüzden bu sene Ayvalık'a gidelim istedik. Benim doğumgünümle birleştirerek haziranın sonuna doğru bir çarsamba akşamı Demir'le birlikte hazırladık bavullarımızı. Demir kendi kiyafetlerini seçmekle kalmayıp bana ve babasına da kıyafet seçti. Bavuluna bir güzel yerleştirdi eşyalarını. Perşembe sabahı erkenden uyanıp feribotla önce Yalova'ya geçtik. Böylece Demir bir toplu taşıma aracına daha binmiş oldu. Feribottan indiğimizde "binmediğin taşıt kalmadı"dedim. Cevabı hemen hazırdı: "kaldı, kaldı, tramvaya binmedim". Tramvaya da yakında bineceğini söyleyip feribottan sonraki yolumuza devam ettik. Demir kısa bir uykunun ardından biraz etrafı seyretti, biraz Barış Manço dinledi, biraz Mickey Mouse seyretti ve tabii ki de bol bol sohbet etti.
 Önce Ayvalık'ın içinden geçerek Cunda'ya vardık. Otelimizi bulduğumuzda kapıda bizi otelimizin sahiplerinin köpeği Limon karşıladı. "Ben bu nasıl iş, bu durumu web sitelerinde belirtmeleri gerekirdi, ya alerjimiz olsaydı, ya Demir köpeklerden korkuyor olsaydı" diye düşünmeye başlamış olsam da Limon o kadar insancanlısı bir goldendı ki tüm kötü düşüncelerim silindi. Demir başta biraz çekinse de çabuk alıştı ve sanırım Limon Demir'in okşayıp sevdiği ilk köpek oldu ( evet, bu konuda korkak davranıyorum, sahibini tanımıyorsak köpeğin bir hastalığı olacağından çekinip hem ben uzak duruyorum hem de Demir'i uzak tutuyorum. Bir de Demir yanlışlıkla kuyruğunu,kulağını vs. çekip köpeği sinirlendirebilir bunun sonucunda da fobi geliştirebilir diye korkuyorum). Odamız benim bekledğimden daha küçüktü. Hemen eşyalarımızı yerleştirip fazla vakit kaybetmeden yemek yemek ve denize girmek için Ayvalık'a gittik. Sarımsaklı Plajı'nın etrafında ev yemekleri yapan bir yer bulup karnımızı doyurduk. Bu sırada Demir gözüne dondurmacıları kestirdi. Denizden çıkınca yiyebileceğimizi söyleyip plaja gittik. Gün içinde bizi bir takip edip bir kaybolan kara bulutlar kendilerini yine göstermeye başladılar. Biraz yüzdük, ve tam denizden çıkıp kurulandığımızda bize iyice yaklaşmışlardı sert bir rüzgarla birlikte. Hemen toparlandık ve dondurmacıya sığındık. Dondurmalarımızı yiyip otele dönmek üzere arabaya bindiğimizde de bulutlar damlalarını bırakıverdiler. Günün yorgunluğuyla Demir cama vuran damlaların gürültüsüne aldırmayıp uyudu.  Otele döndükten sonra biz akşam için hazırlanırken yağmurda yavaşladı. Otelden çıktığımızda hoş bir süpriz karşıladı bizi: bir gökkuşağı. Demirin çok hoşuna gitti tabii. Takip etmek istesek de kısa sürede kayboldu. 

Biz de Cunda sokakarını dolaşıp kıyıdaki balıkçı teknelerine ve karşıdaki adalara baktık. Sonra da gözümüze kestirdiğimiz bir lokantaya yerleştik. Mezeler ve balık Demir'in fazla ilgisini çekmese de bir şekilde doyurdu karnını(ki bu duruma hiç takılmamış olmam tatilin ilginç taraflarından biriydi bence)Biz de ramazan ve haftaiçi olması dolayısıyla boş olan lokantadaki ilgi ve alakadan faydalandık. Yemeğimiz sırasında kara bulutlar yine bizi buldular. Şakır şakır yağan yağmura bu sefer şiddetli gök gürültüleri ve şimşekler de eşlik etti. 

Neyse ki Demir korkmadı. Biz de yağmuru seyredip sohbet ettik, tüm tatilimiz boyunca havanın böyle olmayacağına dair birbirimizi telkin ettik Can'la. Bir de benim ancak "bu uzaktan, bu daha yakından geliyor" şeklinde değerlendirdiğim gökgürültülerinin ne kadar uzaktan geldiğini hesaplamaya çalıştı Can. Tatilde olmanın verdiği rahatlıkla elektriklerin kesilmesi bile canımızı sıkmadı. Lokantadan çıktığımızda neredeyse tüm Cunda sahili kapkaranlıktı. Biz de o karanlıkta otelimizi bulduk. Otelde jeneratör olduğunu umuyorduk, ama karanlıkla karşılaştık. Mumumuzu alıp odamıza çıktık. Havadaki rutubetin etkisiyle odamız çok havasızdı. Dışarıdaki fırtına dolayısıyla cam açamayıp cama vuran yağmur ve rüzgar sesiyle uyumaya çalıştık. Huzursuz bir geceden sonra tatilimizin ikinci gününe uyandık.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder