2 Ekim 2015 Cuma

Demir okullu oldu

"Şimdi okullu olduk, sınıfları doldurduk, sevinçliyiz hepimiz, yaşasın okulumuz". Birkaç gündür zihnimde sürekli bu şarkı dolaşıyor, çünkü Demir okula başladı.  Eve yürüme mesafesinde olan, sabahları erken kalkmadan kahvaltısını yaptıktan sonra esnek bir saatte gidebileceği, biraz oyun oynadıktan sonra da dönebileceği bir okul hayal ediyordum Demir'in ilk anaokulu olarak. Fakat diğer bir sürü kriteri de göz önünde bulundurduğumuzda böyle bir okul bulamayınca bu hayalimden vazgeçtim. Can'ın işyerinden arkadaşlarının referansıyla gittiğimiz, içimize sinen, evden arabayla 30 dakikada ulaşabildiğimiz;  sabah ve akşam saatleri belirgin olan; kahvaltısını, öğle yemeğini, meyvesini yediği; öğle uykusunu uyuduğu, Almanca öğrenmeye başlayacağı  kurumsal bir okul oldu ilk okulu. Bayram tatilinden önceki hafta oryantasyon haftasıydı. Her gün sabahtan 2 saat okula gitti. Ben de bu sürede onu bahçede beklediğim için keyifle geçirdi o haftayı. Bayram tatilinin dönüşünde okullar pazartesi açılsa da Demir salı günü resmi okul hayatına başladı (okulun ilk gününü tatilimiz dolayısıyla kırmış olması "okul hayatına okulu kırarak başlıyor. Ne biçim!" şeklinde esprilere neden oldu tabii Can'la aramızda. "Nasıl başlarsa öyle gider" sözünün bu durumda doğru olmayacağını umarak...). İlk gün yarım gün okulda kaldı. Ben de onu bekledim. Çarşamba günü 2 saat kadar bekledim. Perşembe günü ise Demir'le yaptığımız anlaşma sonucu 16 dakika. Her gün benden ayrılması zor oldu. Çarşamba günü ben de öğretmenlerinin önerisi ile sınıfın kapısına kadar gidince biraz ağladı. Perşembe de gözleri dolu dolu oldu. Ama genel olarak ben gittikten sonra günü keyifle geçiriyormuş, arada ne zaman geleceğimi sorsa da. Oyunlara katılıyormuş, öğlen uykusunu uyuyormuş. Meyvesini yiyormuş. Yemeklerini az yiyormuş (buna şaşırmadım tabii ki). Benden ayrılması zor oluyorsa diye düşündüğümüz için bu sabah Can götürdü. Sabah kalktıktan sonra "bu gün okula gitmeyeceğim, değil mi?" diye sordu. Biz de gideceğini, sonrasında da kutlama yapacağımızı anlattık ona. Okuldaki ilk hafta kutlaması. Önce yakınlarda onun sevdiği alışveriş merkezine gidilecek, sonra ona yakın bir yerde yemek yenecek, sonrasında da pasta yenecekmiş. Okula gittiklerinde yine ağlamış biraz. Ama sonrasında alışmıştır diye umuyorum diğer günlerdeki gibi. Biliyorum ki geçecek. Öğretmenini sevdikçe, okuluna güvendikçe, arkadaşlarını tanıdıkça, oyunların keyfine vardıkça alışacak ve bizi aramayacak hiç.




Ben de alışacağım diğer taraftan. Evdeki sessizlik garip geliyor şu anda. Bazen evdeymiş de uyuyormuş, birazdan odasından "aaanneee, uyandım" diye seslenecekmiş gibi geliyor. Üç senedir evdeki varlığına çok alışmışım, ben de özlüyorum onu. Gözüm saatte, gidip almama ne kadar kaldı diye hesaplıyorum bazen.  Ama biliyorum ki bu da geçecek. Onun mutlu olduğunu bildikçe ben de rahatlayacağım. Evdeki sessizliğin tadını çıkarmaya başlayacağım, daha iyi ders çalışabileceğim. Onu almaya gidene kadar gezebileceğim. Kuş olup sınıfın camına konasım geliyor bazen; merak ediyorum neler yaptığını , arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle nasıl konuştuğunu. Bazen anlatıyor kısa kısa. Aktivitelerden, arkadaşlarının yaptıklarından bahsediyor. Salı günü arkadaşları parmak boya yemişler, hiç yenir miymiş! Çarşamba günü spor salonuna gitmişler, bir arkadaşıyla beraber topu ayakla birbirlerine atmışlar. Sınıfta parmak kuklalar varmış. Bir de büyük bir radyo, bizim evde neden yokmuş o radyodan. Yukarıdaki büyük odada uyuyorlarmış vs. Kendi kendine garip bir dilde konuşuyor ara ara, ne dediğini sorduğumda "almanca konuşuyorum" diyor. Çarşamba günü ise "ich bin da" demeye başladı. Hem de doğru bir telaffuzla. Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak ne demek olduğunu sorduğumda "'tamam' demek" dedi bilmiş bilmiş (öğretmeninin söylediğini duydukça bu anlamı çıkarmış demek ki).



İyi gelecek okul ona. Oynayacak, öğrenecek, büyüyecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder