1 Kasım 2015 Pazar

Bayram Tatili- Torino

Ben Torino'daki ilk sabahımıza oldukça erken başladım. Katılacağım kongre saat 8:30'da başlayacağı için ve ben de üniversitenin yerini bilmediğim için erkenden düştüm yollara. Günlerden cumartesi olmasının da etkisiyle bomboş olan sokaklarda bazen etrafı seyrederek bazen de haritamı kontrol ederek dolaştım. Bir binanın önünde gördüğüm kalabalığı kongre kalabalığı sandım. Yaş ortalaması 65-70 olan bu grubun opera bileti için sıraya girmiş olan bir kalabalık olduğunu öğrenip bu durumun şaşkınlığıyla yolumu aramaya devam ettim ve kısa sürede üniversiteyi buldum. Kongre bana iyi geldi. Birçok akademik çalışma dinlemeyi, kendi çalışmam ile ilgili birkaç araştırmacıyla sohbet etmeyi özlemişim.  Ben kongredeyken Demir ile Can da İtalyan Araba Müzesi'ni gezmişler ve şehrin büyük bir kısmını dolaşmışlar. Kongre çıkışı ben de onlara katıldım. Po nehri kıyısında Demir'le hasret giderip sonrasında yemek yedik keyifli büyük bir meydan olan Piazza Vittorio Veneto'da. Demir heyecanla bana gördüğü arabaları anlattı. Babasıyla bütün günü geçirmiş olmanın etkisiyle keyfi yerindeydi.
Ertesi gün dinlemek istediğim bir konuşma olduğu için ben yine erkenden kongreye gittim. Konuşmadan sonra Can'ı aradığımda daha yeni uyanmışlardı. Bu durumu fırsat bilip bir konuşmaya daha katıldım. Böylece umduğumdan fazla faydalanabildim kongreden. Sonrasında da başladık şehirde gezmeye. Özlediğim ve sevdiğim gibi bir şehirdi Torino. Dar sokakları, eski güzel binaları, sanat kokan meydanlarıyla beni etkiledi. Daha çok vaktimiz olsaydı gezmek istediğim birkaç müze (Egyptian Museum ve National Cinema Museum) vardı, ama sadece binlarını görmekle yetindim. Gezdiğim her şehri bir kez de tepeden görmeyi sevdiğim için Torino'yu da yüksekten göreceğim noktayı belirleyip Demir'in arabasını itmenin zorluğuna yenilmeden çıktık hep birlikte. Hava kararmak üzereyken seyrettik sehri. Bir akşam önce yemek yediğimiz lokantada yerel yemeklerden  tajarinin tadına baktım, Demir de pizzasını afiyetle yedi. Sonrasında Demir'e son dondurmasını yedirip şehrin en eski kafelerinden biri olan Cafe San Carlo'da bicerin içip bir İtalya macerasının daha sonuna geldik. Can'la genel kararımız bir süre İtalya yerine başka ülkelere gitmek yönünde, ama belli de olmaz. Mimarisiyle, insanıyla, kültürüyle, yemekleriyle her an bizi çağırabilir bu çok sevdiğimiz ülke.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder