21 Temmuz 2014 Pazartesi

Yazlık Günlükleri-3

Demir ilk 4,5 aylıkken denize girmişti. Ondan sonra da tüm deniz tatillerimizde denize girdi. Fakat yazlıkta deniz kirli olduğu için Demir'i sokmak istemiyordum. Yazlıktan denize girmemiş bir şekilde döner bu keyfi ağustostaki tatilimize bırakırız diye düşünüyordum. Fakat ikimiz de denizi görüp de içine girmemeye daha fazla dayanamadık. Geçen cuma günü deniz çok berraktı. İçinde yosun, denizanası vs. yoktu. Her giren çok güzel olduğundan bahsediyordu ve öyle de gözüküyordu. Demir çocuklar denize girdikçe dikkatle inceliyordu, ama hiç kendisi girmek istememişti. O gün saat 17 gibi sahile indik yine. Biraz kumlarla oynadıktan sonra Demir'e denize girmek isteyip istemediğini sordum. Önce "hayır" dedi. Bu tereddütlü bir cevap olsa da kısa bir hayal kırıklığı yaşattı bana. Neyse ki arkasından hemen "istiyon" geldi. Saatin geç olması dolayısıyla denizin soğuk olabileceğinden çekinmiş olsam da merdivenlerden denize girerek Demir'i kucağıma aldım. Birlikte biraz yüzdük, biraz yürüdük. Demir tek kelimeyle "bayıldı". Ne zaman merdivenlere yönelecek olsam "merdivene gitme" dedi. Kahkahalar ve çığlıklar atarak denizin kısa da olsa keyfini çıkardı. Denizden çıkınca hemen üstünü değiştirdik. O gün denizin çok temiz olduğunu, bu yüzden girebildiğimizi, her zaman giremeyeceğimizi anlatmaya çalıştım sonrasında. Cumartesi hava yağmurlu olduğundan, pazar da İstanbul'a döndüğümüz için bir daha sahile gitme şansımız olmadı. Gittiğimizde Demir tekrar denize girmek isteyecek mi diye merak ediyorum. 


Tuvalet eğitimimiz gündüzleri yolunda gidiyor. Geceleri ise bazen kazalar olabiliyor. Böyle durumlarda çarşaf değiştirme pratiği yapmaya devam ediyorum. Kaka yaparken istisnasız Sergi Camara'nın Altın Kitaplar'dan çıkan "Güle Güle Kakalar" kitabını okuyoruz. Bu kitabı Blogcu Anne'nin bir yazısında okumuştum ve tuvalet eğitimi için hazırlık yaparken almıştım. Arda ismindeki bir çocuğun kakası geliyor. Lazımlığına oturuyor, babası ona kitap okurken kaka yapmaya çalışıyor. Ama  yapamıyor. Daha sonra akşam olunca karnı ağrıyor ve bu sefer kakasını yapıyor. Anne Kaka, dışarı çıktığı için çok mutlu oluyor; çünkü onu evde Baba Kaka ve Çocuk kakalar bekliyor. Tuvalete atılan Anne Kaka sifonun çekilmesiyle birlikte evine doğru yol almaya başlıyor. Çocuk kakalar ağlarken eve varıyor. Çocuklarıyla kocası onu gördükleri için çok seviniyorlar. Arda da rahatlamış ve huzurlu bir şekilde uykuya dalıyor. Demir bu kitabı çok sevdi. Ama okurken Arda'nın kaka yap(a)madığı kısımları geçiyorum örnek olmasın diye. Kitapta hikayeden sonra tuvalet eğitimiyle ilgili ebevenylere yönelik faydalı bilgiler içeren bir kısım var. Bu kitabın ardından genelde Meraklı Minik'in gemilerle ilgili olan sayısını okuyoruz. Demir kakasını yaptıktan sonra da kakayı tuvalete atıp arkasından el sallayarak sifonu çekiyoruz. Ellerimizi yıkayıp uzun bir süreden sonra banyoyu terk ediyoruz.


Geçen perşembe akşamına kadar Demir uyuduktan sonra ben de biraz kitap okuyup günün yorgunluğuna karşı koyamadan uyuyordum. O akşam ise yazlıktaki çok eski arkadaşlarımdan biri oturmaya gelince konu konuyu açtı, eski günleri yadettik, dertleştik ve saati 1 yaptık. Zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamadım. O gittiğinde yorgunluğum kalmamıştı. Bir dost sohbeti her zaman iyi geliyor insana, bunu hatirladım bir defa daha.

Bunların yanı sıra tatsız olaylar da oluyor tabii. Cumartesi akşamı saat 9da evinde tamir yapan bir komşuya, başka bir evi tamir ettirirken bahçemizi izinsiz bir şekilde kullanan ve bahçemizle balkonumuzun batmasına sebep olan yöneticiye çoğunluğun yaptığı gibi sessiz ve tepkisiz kalamadığım için ufak tartışmalara girmem kaçınılmaz oluyor. Bazen haklı olduğum anlaşılıyor, özrü kabul edip sakinleşiyorum. Bazen ise tüm sitenin haklarından sorumlu olan biri benim hakkımı anlayamadığından "daha küçük bir siteye düzgün bir yönetici seçemiyorsak ülkeye nasıl seçebiliriz ki" gibi cümleler kurabiliyorum.


İstanbul'a dönüşümüzle tatlı-tatsız yazlık maceralarımıza bir haftalığına ara verdik.  Demir yazlığı o kadar sevmiş ki dönmek istemedi ve dönüş yolculuğunun bir kısmını "yazlığa git" diyerek geçirdi. Bunda karşı komşumuzun torunu 9 yaşındaki Nil'in de etkisi büyük sanırım. Çocukları çok seven Nil Demir'le ilgilendi, oyunlar oynadı ve onun kalbini fethetti. Neyse ki önümüzdeki pazar günü döndüğümüzde hala yazlıkta olacak da oyunlarına devam edebilecekler. Ben de anlatmaya devam edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder