30 Temmuz 2014 Çarşamba

Yazlık Günlükleri- 4


Yazlık maceralarımız bayramla birlikte tekrar başladı. Bir hafta İstanbul’da sıcaklarla boğuştuktan sonra cumartesi günü yazlığa geri döndük. Bu sefer aradığımız serinliği bulamadık ne yazık ki, yazlık da oldukça sıcak. Yazlık rutinimiz genel olarak devam etmekte. Roller değişti bu sefer biraz. Demir babasına düşkün olduğundan herşeyi babasıyla yapmayı yeğliyor. Geçtiğimiz dört gün de zamanının büyük kısmını onunla geçirdi. Bizimle gelen babamı, yani dedesini bile gözü görmedi. Sahile birlikte indiğimiz için babası yerine benimle denize inmek ve kum oynamak zorunda kaldı. Denizi çok seviyor. Artık tadını aldığı için her sahile indiğimizde denize girmek istiyor. Geçen Pazar günü denizde deniz anaları vardı; onları göstererek onu denize girmemeye ikna edebildim. Pazartesi ise sığ olan yerden yine birlikte denize girdik kucak kucağa. Denize bile atladı. Pek hoşuna gitti tabii ki. Bıraksam “ördek suya daldı, zil çaldı”ya bile eşlik edecekti arkadaşıyla birlikte.  İstanbul’da tatil hazırlığı olarak almış olduğumuz kollukları “nasılsa denize sokmayız” diyerek yazlığa getirmediğimiz için pazartesi akşamı Ereğli’ye gittiğimizde ona küçük bir simit aldık. Daha deneyemedik, belki bu gün deneriz.

Bayram yazlıkta birkaç komşuyla bayramlaşmak ve telefonla akraba ve arkadaşları aramaktan ibaret  geçti. Demir de “iyi bayramlar” dileyerek kutlamalarda bize eşlik etti. Daha önce fazla çikolata yememiş olduğu halde bayramın ilk günü bizim biraz esneklik göstermemiz ve tabii ki de komşularımız sayesinde çikolataya doydu. Bayramın ikinci günü hem Demir’e değişiklik olsun diye hem de babam Edirne’yi görmek istediğinden Edirne’ye gittik. Selimiye Camii’ni ve Eski Camii’yi ziyaret ettik. Öğlen ciğer yedikten sonra Meriç’in kıyısındaki çay bahçelerinden birinde oturup dinlendik. 2 saat gidiş 2 saat dönüş yolculuğuyla sapsarı ayçicek tarlalarının arasından geçerek günübirlik seyahatimizi gerçekleştirdik.  Sıcak ve Demir’in arabasını yazlıkta unutmamız dolayısıyla çok keyifli olmasa da değişik bir gün geçirdik.  

Bugün dede ve baba İstanbul’a dönecek, biz Demir’le anne-oğul başbaşa kalacağız. Geçen günlerde Demir sürekli babasıyla olmak istediği için ve bu her zaman mümkün olmadığından ufak krizler, yapmacık ağlamalar yaşadık. Bazen kolay başedebildik, bazen de hem onu sakinleştirmekte hem de kendimiz sakin kalmakta zorlandık. Babasının dönmesiyle sakinleşeceğini ve burada bir dört günü daha keyifle geçirebileceğimizi umuyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder