19 Ağustos 2014 Salı

Her duygu dahil tatil


Kemer yolculuğumuza daha önceki araba yolculuklarımız gibi gece saat 3’te başladık. Kocaman dolunay bize yolda eşlik etti. Demir’in arabada uykuya dalması biraz zaman alsa da gidiş yolculuğumuzun büyük kısmını uyuyarak geçirdi. 5 gece süren tatilimiz boyunca birçok duyguyu bir arada yaşadık.
Keyiflendik. Üçümüz denize girdiğimizde... Ben Demir’in kumlarla rahat oynayabilecği denize yakın sezlonglar ayırabilmek için sabah 7 sularında sahile gidip denize girdiğimde... Sahilde az da olsa kitap okuyabildiğimde.... Can'la Demir kumlarla oynarken, topun peşinde koşarken...
Şaşırdık. Faklı medeni ülkelerden geldiğini düşündüğümüz yabancı turistlerin ya " nasılsa burası medeniyetsiz bir ülke, istediğimiz şekilde davranabiliriz" diye düşündüklerinden ya da etraftaki Türk turistleri örnek aldıklarından kaba ve saygısızca davrandıklarını gördüğümüzde... Yemek zamanlarında Demir yaşlarında birçok çocuk görmemize rağmen sahilde hiçbirinin olmamasına ve çocuk doktorlarının "en pis deniz bile en temiz havuzdan iyidir" önerisine rağmen neredeyse tüm çocukarın havuaza girmesine....Yemek dağlarından oluşan tabaklarıyla dolaşıp hala yemek arayan ve bizim iştahımızı kesen misafirlerin onları nasıl yediğine veya yiyemeyip atılmasına göz yumduğuna...
Mutlu olduk. 7. evlilik yıl dönümümüzü kutladığımızda...Demir ise dondurmanın ve tatlıların tadına baktığında...
Bunaldık.  En çok sıcaktan... Demir son birkaç aydır babasına çok düşkün olmaya başladığı için "baba giydirsin", " baba uyutsun" , " baba yedirsin"  gibi cümleler kurarak herşeyi onunla yapmak istediğinde... Sıcaktan, kumlardan ve taşlardan rahatsız olduğu için sürekli kucakta taşınmak istediğinde...
Yorulduk.  Demir gerek sıcaktan gerekse şu aralar herşeye itiraz etme döneminde olduğu için yemek yemek istemediğinde...

Sinirlendik.  Bazen birbirimize... Daha çok sayıca yetersiz olduğundan müşterilerin taleplerini karşılamakta zorlanan asık suratlı otel personeline...  Bebek ve çocuk dostu bir otel olduğu iddia edilen otelimizde çocuk menüsünün acı soslu makarna, sosis, kızarmış patates, tatlı kahvaltı gevreklerinden ibaret olmasına... Mama sandalyelerinin hepsinin bozuk veya kırık olmasına... Bir gün yemekte yan masamızda oturan ailenin Demir yaşlarında olan çocukları çişini tutamayıp yere yaptığında ailenin bu duruma kayıtsız kalarak garsonlara haber vermemesine, daha da kötüsü onlar gittikten sonra durumu anlattığımız garsonların yeri temizlememesine...Bunları otelden ayrılırken müşteri memnuniyet anketine yazarak ne kadar memnuniyetsiz kaldığımızı belirttim, rahatladım.

Korktuk. Demir bir akşam yemeğinde kemeri olmayan ve önündeki tepsisi sabitlenemeyen mama sandalyesinden yüzüstü yere düştüğünde... Ertesi gün denize girdikten sonra duş almak istemeyen Demir biz ayağından çıkardığımız deniz ayakkabılarını yıkamaya çalışırken çıplak ayak koşarak kaçmaya çalışıp ıslak zeminde kayarak sırtüstü yere yığıldığında (çoook korktuk!)... Neyse ki iki düşmeyi de yarasız beresiz atlattı.
Benim aklım parasailingde kaldı. Daha önceden Can’ı yamaç paraşütü için ikna etmiş olsam da bu sefer parasailing için ikna edemedim. Neyse ki Demir’den sözümü aldım; o büyüyünce beraber yapacağız :)
Dönüş yolculuğumuz Demir’in sık ihityaç molaları, sıcak, yemek araları ve yorgunlukla birlikte hesap ettiğimizden daha uzun sürdü. Bu tatilimizin sonunda Demir’in uzaktayken evini ne kadar çok özlediğini fark ettik. Ayrıca bir daha her şey dahil tatil yapmamaya; çok sıcak zamanlarda güneye inmemeye ve uzağa gideceksek uçağı tercih etmeye karar verdik. Bakalım ileride bu kararları uygulayabilecek miyiz?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder