Demir doğduktan sonra ona her ay onun büyümesini-değişmesini
anlatan; oyunlarımızdan, şarkılarımızdan, günlük hayatımızdan bahseden; benim
duygularımı aktarabildildiğim mektuplar yazmaya başlamıştım. İstiyordum ki
bebekliği kaybolmasın. Ben detaylarını unutmayayım; unutursam bakıp
hatırlayabileyim. Büyüdüğünde de Demir okuyabilsin bebekliğini öğrenmek için;
kendini, beni ve Can’ı daha iyi tanıyıp anlayabilmek için. Demir bebekliğini geride bırakıp 2 yaşına
yaklaştıkça aylık mektuplar yetmemeye başladı. Anlık değişimler, önemli anlar
yaşamaya başladık. Paylaştıklarımız arttı. Bir blog yazmak bana bunların
kaydını tutabilmem için bir disiplin sağlar diye düşünüp yazmaya başladım. Tutmayı
başaramadığım günlükleri, yazmam gereken tezimi, okumam gereken makaleleri ve kitapları, yapmam gereken işleri vs. düşününce emin değildim aslında düzenli yazabileceğimden.
Ama konu Demir olunca yazı yazıyı takip etti; bir de baktım ki 25.yazı da bloga
eklendi. Küçük adamla birlikte gezdikçe, gördükçe, okudukça, oynadıkça, öğrendikçe,
eğlendikçe yazmaya devam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder