Otelden çıktığımızda Can akşam geç saatte otele dönmemiz gerektiğini söylediğinde yolunda olmayan bir şeyler olduğunu anlamıştım. Yürümeye başladığımızda da suç oranı yüksek olan bu şehrin tekin olmayan bir bölümünde kaldığımız belirginleşti. Demir olmasa hiç sorun yapmayacağımız bu durum Can'ı tedirgin etti tatil boyunca. Bense 'korkmaya gerek yok, iyi düşün iyi olsun' diye kendimi ve arada Can'ı rahatlatmaya çalıştım.
Hava kararıp soğuyunca Demir'e battaniye getirmeyi unuttuğumuzu fark ederek battaniye alacak mağaza aramaya başladık. Birkaç çocuk kıyafeti satan mağazada bulamayınca kalın ve geniş bir kadın atkısı alıp Demir'in üstüne örterek bu sorunu çözdük. İyice açıkana kadar dolaştık. Sonra margarita pizayı bulduklarını iddia eden restaurantta yemek yiyerek günü sonlandırmak istesek de erken davranmıştık. Daha restaurant açılmamıştı. Yaklaşık bir saatimiz vardı. Bunu spritz içerek ve şehirle ilgili olarak bulduğumuz kitabı inceleyerek değerlendirdik. Sonra da pizalarımızı yedik. Restaurantta canlı müzik vardı. Gitar çalan müzisyen Demir'in çok ilgisini çekti. Otele döndüğümüzde terasa çıkmayı ihmal etmedik. Ama o kadar yorulmuştuk ki sadece 5 dakika kalıp odamıza geçtik. Sonraki akşamlar terasa çıkacak enerjiyi bulaladık, o yüzden teras sefamız bu 5 dakika ile sınırlı kaldı.
İlk akşam odanın havasızlığı ve Demir'in park yatakta değil de tek kişilik bir yatakta yatacak olması dolayısıyla "acaba düşer mi?" endişem birleşince beni uyku tutmadı. Tam uykuya dalmıştım ki korktuğum oldu. Bir gürültüyle uyandım. Her ne kadar yatağın kenarını yastıklar ve koltukla kapatmış olsak da döne döne uyuyan Demir düşmüştü. Onu yanımıza alınca yine zor ve rahatsız uyuyup ertesi sabaha başladık. Güzel hava, Vezüv'ü ve Amalfi kıyılarını görecek olmak bize geceyi unutturdu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder