18 Mart 2015 Çarşamba

Virane-keyifli-gösterişli Napoli

Tatilimizin üçüncü gününe de tren tolculuğuyla başladık. Bu sefer Pompei'ye gittik  Haftasonu olduğu için tren kalabalıktı. Vezüv'ü seyrederek, Demir'e Pompei'yi basitçe anlatmaya çalışarak vardık antik şehre.
Demir Pompei'ye girdiğimizde uyumuştu, ama biz engebeli sokaklarda dolaşırken arabasının sallanmasına fazla dayanamayarak uyandı. Bazen arabasında, bazen kucakta, bazen de yürüyerek gezdi. Bol bol taş topladı.  Çok geniş bir alanı kaplayan Pompei'de önemli olan kalıntıların çoğunu görüp bazılarını es geçmek zorunda kalarak turumuzu 1,5 saatte sonlandırıp antil şehirden trenle şehre döndük. Şehir de dolaşmaya başladığımızda anladık ki ilk gün Napoli'yi hiç görmemişiz. İlk önce tatilin birinci gününde listemize aldığımız tepeye çıktık. Orada Castel Saint'Elmo'dan tüm şehri ve denizi seyretmeye doyamadık.


Demir kucağımızda bol bol fotograf çektik. Sonra şehrin bu kısmındaki renkli renkli, minik balkonlu binaların olduğu dar sokaklarda dolaştık. Sonrasında finikülerle opera binası, Palazzo Reale ve Basilica of San Francesco di Paola gibi önemli binaları içeren Piazza Plebiscito'ya indik. Demir 'finikül'e binmiş olmaktan da pek hoşlandı. Opera binasının dışı ve saray tadilatta olduğu için göremedik.

Sonra deniz kenarına gidip oradaki Castel Nuovo Maschio Angioino ile Castel dell'Ovo'ya baktık. İçlerini dolaşacak enerjiyi kendimizde bulamadık ne yazık ki. Bunun yerine sahil boyunca keyifle yürüdük. Can trafiğe kapalı bu yolu İzmir'in Kordonboyu'na benzetti.    Artık yemek vaktimiz gelmişti. Ama yakınlarda bulduğumuz tüm lokantalar saat 7 ve sonrasında açıldığı için enerjimiz tükenene kadar dolaşmaya devam ettik. Demir de bu arada yine uyudu.  Şehrin lüks bir semtinde olduğumuz hem binaların güzelliğinden hem de mağazaların adlarından belliydi. Böylece koca şehrin virane kısımlarını da, keyifli yerlerini de, gösterişini de görmüş olduk. Bir kalmıştı yeraltı. Onu da ertesi güne bıraktık. Otele döndüğümüzde Demir'e kitap okuyacak enerjimiz bile kalmamıştı. Bir gece önce Demir'in düşmesini engelleyen büyük yatakta bir tarafında ben, bir tarafında da yastıklar ve koltukla çevrilmiş bir şekilde uyuma yöntemi bu gece işe yaramadı. Döne döne uyuyan Demir bu sefer de yatağın ayak ucundan düştü. Böylece bir sonraki tatillerde park yatağın şart olduğunu anlayarak tatilimizin son sabahına uyandık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder