9 Mayıs 2014 Cuma

Annesiz anneler günü


Annesiz anne olarak kutlayacağım üçüncü anneler günü geldi çattı. İlkinde Demir daha bir haftalıktı, annemi kaybedeli 6 ay kadar olmuştu. Lohusalığın getirdiği hassasiyet, anneme olan özlemim, Demir’in sürekli ağlaması birleşince gözyaşlarıyla geçen bir gün olmuştu. Tanıdığım hiçbir anneyi aramak istememiş, beni arayanlarla zor konuşmuş ve o gün çabucak bitsin istemiştim. İkincisi hüzünlü, durgun, ama tanıdığım annelerin gününü kutlayabildiğim, yine de gözyaşlarımı tutamadığım bir gün olmuştu. Bu seferki de öyle olacak herhalde. Ama Demir’in o gün bana sarılıp beni öpmesi o günün hüznünü hafifletecektir biraz.

Kendi anneannemle ilişkimin güzelliğini düşündüğümde Demir’in anneannesiz büyüyecek olması; annemin torun sevmek istediğini bildiğimden onun Demir’i göremeden gitmiş olması beni sadece anneler günü yaklaşırken değil çoğu gün hüzünlendiriyor. Biliyorum ki çok güzel bir ilişkileri olurdu birbirlerini tanıyabilselerdi. Ve benim de anneliğim çok daha kolay olurdu. Annesiz annelik zor çünkü. Anne çocuğunu düşünürken kendisini düşünecek, sorgulamadan dinleyecek, kendi deneyimlerini paylaşacak ve  öğütlerini rahatsız etmeden verebilecek birine ihtiyaç duyuyor ki bu kişi sadece kendi annesi. O yoksa herşey biraz eksik. Annesi kadar kimseye güvenemiyor insan. Kimseye çocuğunu gözü kapalı emanet edemiyor ve etmek istemiyor. Eskiden annesinin “anne olunca anlarsın”  sözüne ne kadar çok kızıyorsa artık  bu sözü o kadar çok doğru bulduğunu annesine itiraf edemiyor. Annesiyle birbirlerine gidip gelerek eskiden oynadıkları evcilik oyununun gerçeğini yaşayamıyor. Bazen annesiyle paylaşamıyorsa derdini kimseyle paylaşmak istemiyor, çünkü içten içe biliyor ki “ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar”. Gün içinde çocuğunun yaptıklarını paylaşmak için telefona uzanıyor eli. Sonra aklına geliyor arayamayacağı. Boşlukta sallanıyor. Ne zaman bir anne-kız görse alışveriş yapan, yemek yiyen, kol kola dolaşan, kahkahalarla gülen içi sızlıyor. Annesiyle beraber kendi çocukluğunu da kaybediyor. Ağlar mıydı çok, kolay yemek yer miydi, ilk dişini ne zaman çıkarmıştı, ne zaman konuşmuştu, hangi oyunları oynamayı severdi acaba? Kimseden öğrenemiyor. İlk yılları silinip gidiyor kendisini, anneliğini ve çocuğunu anlamak için detaylara ihtiyaç duysa da. Hüzün bir parçası oluyor anneliğin. Bunları bildiğimden daha dikkat etmeye çalışıyorum kendime Demir’in bana ihtiyacı olduğu zamanlarda sağlıkla yanında durabileyim diye. Bu blogu yazıyorum ve ona gelişimini anlatan, kendi yaptıklarını ve bizim paylaştıklarımızı özetleyen mektuplar ki kaybolmasın çocukluğu. Annemi özleyerek ve Demir’e sımsıkı sarılarak karşılıyorum bu yılki anneler gününü.

1 yorum:

  1. Umarım Küçük Adam annesini istediği her an her zaman yanında görebilir bulabilir bunları yazabilmen bile bence çok değerli sözlerin kelimelerin tıkandığı yetmediği yerler...

    YanıtlaSil