7 Mayıs 2014 Çarşamba

Demir'le Viyana 3-Bir an....Bir an


Tatilimizin ilk gününü keyifli bir şekilde geçirmiştik. Bu şekilde sonlandırabilmek için daha önceden şinitzelini yiyip çok beğendimiz bir lokantaya gidelim istedik. Viyana’nın en iyi yerel lokantalarından biri olan bu lokantanın birbirine yakın olan iki şubesinde de uzun kuyruklar bizi karşılayınca başka bir lokantaya gittik. Demir’i mama sandalyesine kendimizi rahat koltuklara yerleştirdikten sonra siparişlerimizi verdik. Planımız önce Demir’in yemeğini yemesi sonra da bizim rahatlamış bir şekilde kendi yemeğimizi yememizdi. Sonrasında Demir uyur, biz de otele dönmeden günün yorgunluğunu sokaktaki kafelerden birinde oturarak hafifletiriz diye düşüyorduk. Demir yemeğini beğenmedi. Her ne kadar Demir’in kavanoz maması yememesine özen gösteriyor olsak da tatillerde farklı ihtimalllere karşı yanımızda götürüyoruz. Demir yemeğini beğenmeyince kavanoz mamasını açtık, ama Demir onu da beğenmedi. Sonra bizim yemeklerimizin yanındaki patates kızartmalarından istedi. Normal koşullarda patates kızartması yedirmeyen biz aç olduğunu düşünerek verdik. Yemektense onlarla oynamaya başladı. Biz yemeğimizi “aç kaldı, ama ne yapalım, bu akşam da süt içer” sohbetiyle bitirip kalkma hazırlıklarına başladığımız sırada tabağını önünden almamızla ağlamaya başlaması bir oldu. O sırada Can’ın istediği patates kızartmasını Demir’e uzatması, benimse ağladığı için vermememiz gerektiğini düşünmem dolayısıyla geri almamla Demir’in ağlaması şiddetlendi. Ne yaptıysak sakinleştiremedik ve apar topar hesabı odeyip kendimizi restauranttan dışarıya zor attık.  Dışarı çıkınca ortamın değişmesi ve açık havanın etkisiyle sakinleşti Demir ve kısa sürede uyudu. Planladığımız gibi sokaktaki bir kafede oturduk, ama bütün günün yorrgunlupuna bir de Demir’in ağlamasının yarattığı yorgunlık eklenince çabucak kalkıp otelimize döndük.  Bu arada  bütün gün keyifli olan Demir’in bir anda nasıl değiştiğine şahit olduğumuz için şaşkın  ve  onu kolay sakinleştiremediğimiz için üzgün bir şekilde bu davranışın sebeplerini aramaya ve bir daha olursa nasil davranmamız gerektiğine karar vermeye çalıştık. Sabah erken uyanmıştı, gün içinde parça parça uyumuş olsa da uykusunu alamamış olabilirdi. Oturduğumuz yer çok havasız ve loştu. Demir insanları incelemeyi seven ve böyle vakit geçirebilen bir çocuk. Ama lokantada yüzü duvara, sırtı salona dönüktü ve sürekli arkasında olan bitene bakmak için arkasına dönmeye çalışıyordu. Yemekler damak tadına uygun değildi, beğenmemişti. Biz de sakin kalmali, sakin kalmali ve sakin kalmaliydik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder