7 Mayıs 2014 Çarşamba

Demir'le Viyana 4-Hayvanat Bahçesi

Demir hayvanları çok seviyor.Biz de onun bu ilgisini destekleyerek ona hayvan maketleri alıyoruz ve hayvanlarla ilgili hikayeler içeren kitaplar okuyoruz. Bu şekilde tanıdığı hayvanların kendilerini de görmesini istiyorduk. Bu yüzden Viyana tatilimizin ikinci gününde dünyadaki en eski hayvanat bahçesi olan Tiergarten Schönbrunn’a gittik.  Şehir merkezinden metroyla ulaşımı çok kolaydı.
Benim hayvanların sergilendiği alanlara dair zaman içinde farklı hislerim olmuştur. Küçükken Gülhane Parkı'na gitmeyi, orada hayvanlara bakmayı çok severdim. Sirklere de bayılırdım. Ne zaman İstanbul'a bir sirk gelse o büyülü çadırı görmek isterdim. Daha sonra o sirklerdeki hayvanların sergiledikleri davranışları nasıl öğrendiklerini öğrenince sirklerden soğudum. Hayvanat bahçelerinde hayvanların tutulmasına karşı oldum. Bu hayvanat bahçesine giderken de içim rahat değildi. İleride Demir’e hayvan haklarını, hayvanların maddi amaçlar için kullanılmadan özgürce yaşamaları gerektiğini bu ve buna benzer gezilerimize rağmen anlatabiliriz umarım diye düşünüyordum.
Bu hayvanat bahçesinde benim daha önceki deneyimlerimden hatırladığım büyük tel kafesler yoktu. Hayvanlar kendi yaşam ortamlarına benzeyen, açık, geniş alanlarda yaşıyorlardı. Her hayvandan en az iki tane vardı; yalniz değillerdi. Bazı hayvanlar diğer hayvanlarla aynı alanı paylaşıyorlardı. Geyiklerle gergedanlar, keçilerle maymunlar birlikteydiler. Çiftlik hayvanları için gerçek bir çiftlik vardı. Horozlar serbestçe etrafta dolaşırken inekler kendi ahırlarında uyuyorlardı. Kurtlara ormanda büyük bir alan ayrılmıştı ve orada yaşıyorlardı. Bunlar, orası hayvanat bahçesi olsa da hayvanlara saygı gösterildiğini hissettiriyordu. Ama bizim kendi hallerinde yaşadığını gördüğümüz fil ailesinin günün belli saatlerinde gösteri için de kullanılıyor olması bu durumla çelişiyordu. Demir gördüğü çeşit çeşit hayvan karşısında şaşkın,  ama mutluydu. Ağaçtan yaprak yiyen  zürafalar, birbiriyle oynayan ayılar, ağaçlarda dolaşan maymunlar hoşuna gitti. Bize isimlerini söyleyerek neler yaptıklarını anlatmaya çalıştı. Bizon, gergedan ve panda gibi bazı hayvanları ilk kez yakından görmek benim de hoşuma gitmiş olsa da pandanın fotograf makinesinin flaşlarından ve ziyaretçilerin gürültülerinden rahatsız olduğu için kapalı alanındaki camekanlara sırtı dönük oturduğunu öğrenmek beni üzdü. Demir tatilde ve sonrasında orada gördüğü hayvanları saydıkça endişelerime rağmen 'iyi ki gitmişiz' dedim.
Bu gezi sırasında birkaç anne-babanın çocuklarını çocuk taşıma kısmı olan sırt çantalarında (baby carrier backpack) oturtarak taşıdıklarını gördüm. Daha önce hiç bu çantalardan görmemiştim, hoşuma gitti. Taşıyan anne-baba için yorucu olsa da çocuk için hem güvenli, hem eğlenceli bir taşınma yöntemi gibi geldi bana (örnek: http://blog.usoutdoor.com/whats-new/whats-new-osprey-poco-series-child-carriers/). Bir de iki tekerlikli pedalsız bisikletlere biniyordu Demir yaşlarındaki çocuklar. Ayaklarını yere sürerek koşar adım gidiyorlardı. Bu da eğlenceli, aynı zamanda da tehlikeli gözüktü bana. Ama bunu kullanan tüm çocukların kaskı vardı ve bu da tehlikeyi azaltıyordu.
Hayvanat bahçesi gezimizi tamamlayınca yemyeşil bahçelerin, kocaman ağaçların arasından yürüyerek Schönbrunn Sarayı’na gittik. Sarayın dış mimarisi, labirent şeklindeki bahçeleri, büyük mermer çeşmesi ve bahçesindeki heykelleri çok görkemliydi. Demir’in ilgisini ise yerdeki taşlar çekti. Yorgunluktan yere oturup onlarla oynadı.  Saat geç olduğundan saray ziyarete kapanmıştı. Biz de sarayı ziyaret etmeyi bir sonraki Viyana seferimize bırakıp Schönbrunn'dan ayrıldık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder